“Cam Kırılması” Olayı ve Tramere İşleri İlişkisi: Hukuki Bir İnceleme
Tarihsel Arka Plan
“Cam kırılması” ifadesi günlük dilde bir eşyanın kırılması, zarar görmesi anlamına geliyor. Hukukî açıdan ise bu tür bir zarar iddiasının tazminata konu olup olmayacağı; kimin sorumlu olduğu, nedensellik bağının kurulup kurulamayacağı ve hangi hukuki temellerin geçerli olacağı gibi sorularla karşılaşılıyor. Bu bağlamda, İngiliz hukukunda meydana gelen ve Türkiye’de de zaman zaman referans verilen bir kavram olan “Tramere işlerinin” (ya da benzer biçimde geçen “Tramere uli işleri”) kavramı devreye girer. Ancak dikkat edilmesi gereken: hukuk literatüründe “Tramere” adında net bir karar ya da “Tramere İşleri” başlığı altında yaygın kabul görmüş bir dava ya da içtihat bulunmamaktadır. Bu noktada, “Tramere işleri” kavramına dair yerel tartışmalar ya da doktrinsel kaynaklar sınırlı kalmaktadır.
Dolayısıyla, “Cam kırılması Tramere işler mi?” sorusu, aslında iki ayrı alanın – mal zararı / eşyaya verilen zarar ve alacak hakkı / tazminat – kesişiminde durmaktadır. Tarihsel olarak: mal zararlarının tazmini mantığı, haksız fiil (tort) veya eşya hukuku ilkeleri çerçevesinde şekillenmiştir. İngiliz hukukunda bu tür zararlar, özellikle “duty of care” (bakım yükümlülüğü), ihlal ve zarar bağlantısı (causation) bağlamında değerlendirilir. [1]
Türkiye’de ise eşya zararları bakımından Türk Borçlar Kanunu hükümleri, haksız fiil hükümleri ve sözleşmeye aykırılık hükümleri devreye girmektedir. Dolayısıyla “cam kırılması” gibi olaylar, ilgili tarafın kusuru, sebep‑sonuç ilişkisi ve zarar miktarının tespitiyle değerlendirilir. Bu noktada “Tramere işleri” gibi bir terimin hangi bağlamda kullanıldığı önem taşımaktadır ve doktrinde net tanımı bulunmaması, tartışmayı daha da ilginç kılar.
Günümüzdeki Akademik Tartışmalar
Hukuk akademisyenleri ve tazminat hukuku içinde çalışanlar, mal zararı ile kişisel zarar arasındaki farkları, dolayısıyla “cam kırılması” gibi fiziksel eşya hasarlarının tazmini açısından karşılaşılan zorlukları inceliyorlar. Öne çıkan tartışma başlıklarından bazıları şunlardır:
– Sorumluluk sınırları: Eşya hasarıyla ilgili sorumluluğun önceden belirlenmiş bir bakım yükümlülüğü (duty of care) ile mi yoksa sadece sözleşmesel ilişki veya mülkiyet ilişkisiyle mi doğduğu. İngiliz hukukunda “komşu ilkesi” (neighbour principle) ile başlayan sorumluluk teorileri önem kazanmıştır. [2]
– Nedensellik ve öngörülebilirlik: Cam kırılması gibi bir olayda, kimin eylemi ya da ihmali net şekilde zarara yöneltilmiş ve zarar doğurmuş mu? Zararın öngörülebilir olması da sorumluluğu etkiler.
– Zararın türü ve hesaplanması: Eşyanın kırılması fiziksel bir zarar oluşturur. Ancak bu zararın doğrudan kişisel bir zarara dönüşüp dönüşmeyeceği, toplumsal etkiye sahip olup olmadığı tartışılır.
– “Tramere işleri” olarak ifade edilen durumun kapsamı: Doktrinde bazen “tramere işleri” ifadesi, alacak hakkı yönünden teminata konu işler ya da haksız fiil haricindeki özel durumlar için kullanılmış olabilir. Ancak bu ifade net bir yargısal karar zinciriyle desteklenmemiştir. Bu nedenle akademik kaynaklarda daha çok “belirsiz alacaklar”, “teminatsız işler” bağlamında geçer. Bu da “cam kırılması” gibi somut eşya hasarlarıyla doğrudan örtüşmeyebilir.
Bu bağlamda, “Cam kırılması Tramere işler mi?” sorusu şöyle bir alt soruyu içerir: “Cam kırılması hakkındaki zarar iddiası, Tramere (yani teminatsız, alacak niteliğindeki işler) kapsamında değerlendirilebilir mi?” Bu sorunun cevabı şu noktada netleşir: Eşya hasarı genellikle belirli, ölçülebilir bir zarardır ve mülkiyet ilişkisine dayanır; dolayısıyla alacak niteliğindeki bir teminatsız işlemden ziyade, doğrudan bir tazminat söz konusu olur. Yani akademik olarak genel görüş şudur: Evet, cam kırılması gibi somut eşya zararları tazmin edilebilir, ancak bunların “tramere işleri” olarak adlandırılması hukukun genel terminolojisine tam uymayabilir.
Pratik Sonuçları ve Öneriler
– Cam kırıldığında zarar gören kişi, kime karşı sorumluluk doğduğunu belirlemelidir (örneğin eşya sahibi mi, bakımını üstlenen kişi mi, üçüncü şahıs mı).
– Sorumluluk varsa, zarar miktarı belirlenmeli ve zarar verenin ihmali ya da kusuru değerlendirilmelidir.
– Nedensellik bağı kurulmalı: eylem ya da ihmal sonucu cam kırılması mı gerçekleşmiş, yoksa normal kullanım sonucu mu olmuş?
– Türkiye’de bu tip durumlar için Türk Borçlar Kanunu m. 49‑65 (haksız fiil hükümleri) ve eşya hukuku hükümleri uygulanır; İngiliz ya da başka hukuk sisteminden “Tramere işleri” kavramı birebir aktarılmamalıdır.
– Hukuki terminolojiye dikkat edilmeli: “Tramere işleri” terimi yerel hukukta alışılmış bir terim olmayabilir; dolayısıyla kullanımında açıklık sağlanmalı.
Sonuç
Özetle: cam kırılması durumu tüketici, mülkiyet sahibi ya da bakım sorumlusu arasında gerçekleşen somut bir eşya hasarıdır. Bu tür zararlar tazmin edilebilmekle birlikte, tramere işleri olarak bilinen alacak niteliğindeki ve teminata konu özel işlemler çerçevesinden değerlendirilmesi hukuken tam olarak uygun değildir. Bu yüzden “cam kırılması Tramere işler mi?” sorusunun cevabı büyük ölçüde “Hayır, doğrudan değil” şeklinde olmakla birlikte, her olayın kendi özel koşulları olduğu unutulmamalıdır.
Bu yazı, hukuki bir değerlendirme sunmakta olup, tekil olaylarda bir hukuk profesyoneline başvurulması tavsiye edilir.
—
Sources:
[1]: https://emlaw.co.uk/negligence-a-comprehensive-guide/?utm_source=chatgpt.com “Negligence: A Comprehensive Guide – EM Law”
[2]: https://eajournals.org/wp-content/uploads/Introduction-of-the-Tort-of-Negligence-in-the-UK-Legislation-and-Jurisprudence.pdf?utm_source=chatgpt.com “INTRODUCTION OF THE TORT OF NEGLIGENCE IN THE UK LEGISLATION AND …”